TMNQUF. Vâkıa Suresi 41. ayeti ne anlatıyor? Vâkıa Suresi 41. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Vâkıa Suresi 41. Ayetinin Arapçasıوَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ Vâkıa Suresi 41. Ayetinin Meali AnlamıO “ashâb-ı şimal” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “ashâb-ı şimâl!”Vâkıa Suresi 41. Ayetinin TefsiriUğursuz, bedbaht ve kötü kimseler olan “ashâb-ı şimâl”in öte dünyada karşılaşacakları fecî âkıbet şu şekilde haber verilir › سَمُومٌ semûm Vücudun ve derinin gözeneklerinden içeriye doğru giren, iliklere ve beyinlere kadar işleyen zehirli, sıcak, kavurucu bir ateş. › حَم۪يمٌ hamîm Harareti en ileri dereceye ulaşmış kaynar su. O kavurucu ateş cehennemliklerin bedenlerini ve ciğerlerini yakacağı vakit, onlar bu kaynamış suya koşacaklardır. Tıpkı, yangından, o yangını söndürmek için suya koşanlar gibi. Ancak oraya varınca suyun son derece sıcak ve kaynamış olduğunu göreceklerdir. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur “Onlara, içince bağırsaklarını paramparça eden kaynar sudan içirilir.” Muhammed 47/15 › يَحْمُومٌ yahmûm Cehennemin simsiyah dumanı. Kömür veya kurum gibi kararıp duran sisli boğucu bir gölge. Bu, serinlik ve rahatlık veren bir gölge değil, yakıcı ateşin kara dumanıdır. Buna “gölge” denilmesi, kâfirlerle alay etmek içindir. Onlar aşırı sıcaktan bu gölgeye sığınmaya çalışacaklar, fakat sığındıkları zaman bunun gölge değil, simsiyah kavurucu cehennem dumanı olduğunu göreceklerdir. Bu gölgeyle ilgili şöyle buyrulur “Kıyamet günü inkârcılara şöyle denir “Haydi, yalan saydığınız o azaba doğru gidin! Üç sütun hâlinde yükselen o kapkara cehennem dumanının gölgesine girin!” Bir gölge ki ne serinlik verir, ne de alevden korur. O ateş, saraylar büyüklüğünde kıvılcımlar fırlatır; sarı erkek deve sürüleri gibi dağılan kıvılcımlar. Gerçeği yalanlayanların o gün vay haline!” Murselât 77/29-34 › Yiyecekleri zakkûm olacaktır. bk. Sâffât 37/64-65 O son derece kötü, acı ve berbat yiyecekle karınlarını tıka basa dolduracaklar, üzerine de tarifi imkansız derecede kaynar cehennem suyundan içeceklerdir. Yalnız bu içme sıradan bir su içme şeklinde olmayacak; susuzluk hastalığına tutulmuş develerin içtiği gibi içeceklerdir. اَلْه۪يمُ hîm, hastalığı sebebiyle delirmiş gibi su içen, içtikçe suya kanmayan susamış develer anlamında bir kelimedir. Fakat içtikleri bu su o bedbahtları kandırmayacak, hararetlerini daha da artıracaktır. Bahsedilen kişilerin böyle feci bir âkıbete uğramalarının sebebi şudur Birincisi; sahip oldukları nimetlerin şükrünü yerine getirecek yerde nankörlük etmek ve bunlarla şımarmak, lüks ve nefsânî hayata dalıp Allah’ı unutmak. İkincisi; büyük günah üzerinde ısrar etmek. Bu, en büyük günah olarak bilinen şirk ve küfürdür. Diğer bütün günahlar, hep bundan kaynaklanmaktadır. Üçüncüsü; öldükten sonra yeniden dirilişi ve âhiret hayatını inkâr etmek. Halbuki şu muazzam delillere akıl ve idrak nazarıyla bakılacak olsa, Allah’ın varlığı, birliği, sonsuz kudreti ve âhiretin varlığı gibi gerçekleri anlayıp kabul etmek ve tam bir samimiyet ve teslimiyet içinde Hakk’a kulluğa yönelmek hiç de zor olmayacaktırVâkıa Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriVâkıa Suresi 41. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan Vakıa Suresini okumanın faziletleri – Sabah ve akşam okuyan kişi ebedi zenginlik yaşar, fakirlik yüzü görmez. – 40 gün boyunca her gün 40 defa okuyan kişi yorulmadan helalinden zengin olur. – Tek oturuşta 41 defa okuyan kişinin rızkı bolluk ve bereket içinde olup Allah'tan ne isteği varsa 1, 2021Vakıa Suresi 40 gün okunursa ne olur?Vakıa suresinin 40 gün boyunca 40 kez okunması fakirliği def etmek için birebirdir. 40 gün boyunca aksatmadan 40 kez okuyan kişilere Allah'u Teâla helal rızık nasip eder. Vakıa suresi ikindi namazının hemen arkasından ara verilmeden 14 kez okunursa bolluk ve bereket yağmur gibi hanesine Suresi zenginlik için ne zaman okunur?Vakıa Suresinin 40 gün boyunca günde 40 kere okunması gerekir. Bu şekilde insanların hayatlarındaki fakirlik giderilir. 40 gün boyunca her gün 40 defa okuyan kimseler Allah tarafından helal rızık ile mükafatlandırılır. Vakıa Suresi ikindi namazından hemen sonra 14 kez okunduğunda o evde bolluk ve bereket Suresi abdestsiz okunabilir mi?Vakia suresi Kuran-ı Kerim'de yer alan bir sure olduğu için abdestsiz okumak ve abdestsiz Kuran'a dokunmak uygun bulunmamaktadır. Abdestsiz okumak konusunda ise Vakia suresi yer alan "Kuran-ı Kerim'e temiz olanlardan başkası dokunamaz" ayetine binaen abdestsiz Kuran'ı Kerim okumak kabul süresi nasıl okunur?Sureyi ezbere biliyorsanız, abdestiniz olmadan da okuyabilirsiniz. Peygamber Efendimiz, surenin her gün akşam namazından sonra okunmasını tavsiye etmiştir. Fakirlikten kurtulmak isteyenler, yoksulluktan bıkanlar, rızık, bolluk ve bereket isteyen kişiler, aksatmadan bu süreyi her akşam Suresi okuyunca ne olur?Vakıa Suresini okumanın faziletleri – Sabah ve akşam okuyan kişi ebedi zenginlik yaşar, fakirlik yüzü görmez. – 40 gün boyunca her gün 40 defa okuyan kişi yorulmadan helalinden zengin olur. – Tek oturuşta 41 defa okuyan kişinin rızkı bolluk ve bereket içinde olup Allah'tan ne isteği varsa gerçekleşir. Allah tarafından insanlığa en büyük rehber olarak indirilen Kur'an-ı Kerim, her suresinde ayrı bir konu, ayrı bir şifa barındırıyor. Bunlardan biri olan Vakıa suresini sizler için araştırdık... Kur'an-ı Kerim'in 56. suresi olan Vakıa suresinin mealinde, kıyamet günü iman etmeyenlerin karşılaşacağı felaketlerden ve azaplardan bahsedilmektedir. Mânen okunduğunda ise kişinin ömrünü ve malını bereketlendirdiğini, Peygamberimiz bildirmiştir. Peki her gün Vâkıa suresi okumanın faziletleri nelerdir ? Toplamda 3,5 sayfa olan Vâkıa suresi Mekke'de indirilmiştir. Kıyamet günü olacakları anlatan sure, kimlerin cennetlik, kimlerin cehennemlik olduğunu, Allah'ın tüm mucizelerine rağmen O'na iman etmeyenlerin çekecekleri azabı açıkça anlatır. Hz. Peygamber Vâkıa suresinin her gün okunmasıyla alakalı olarak bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur "Abdullah b. Mesud şöyle rivayet ediyor "...Ben Resûlullah'ın Her kim her gece Vâkıa sûresini okursa ona fakirlik dokunmaz» buyurduğunu işitmiştim” der. Allah'ı tesbih etmeyi ve O'na gönülden ibadet etmeyi nasihat eden ve iman etmeyenlerin büyük bir yanlışta olup ölümden sonra karşılaşacakları azabı anlatan Vâkıa suresi, her gün anlamını idrak ederek içten bir şekilde okunursa, Allahın izniyle okuyan kişinin fakirlik görmeyeceği rivayet edilir. VÂKIA SÛRESİNİN ARAPÇA OKUNUŞU 2. Sayfa 3. Sayfa 4. Sayfa VÂKIA SURESİNİN TÜRKÇE MEALİ Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… 1. O kaçınılmaz ve önlenemez kıyâmet koptuğu zaman; 2. Artık onun kopmasını yalanlayabilecek hiçbir kimse kalmayacaktır. 3. O, kimini alçaltır, kimini yüceltir. 4. Yer şiddetli bir sarsılışla sarsıldığı, 5. Dağlar parçalanıp darmadağın edildiği, 6. Uçuşan toz zerreleri hâline geldiği zaman… 7. Sizler de üç zümreye ayrılırsınız 8. O “ashâb-ı meymene” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “as­hâb-ı meymene!” 9. O “ashâb-ı meş’eme” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “as­hâb-ı meş’eme!” 10. Üçüncü zümre “sâbikûn”; dünyada hayırlı işlerde öne geçen­lerdir ki, onlar âhirette mükâfatda da öne geçeceklerdir. 11. İşte bunlar “mukarrabûn”; Allah’a en yakın kullardır. 12. Nimetlerle dopdolu cennetlerde olacaklardır. 13. Onların çoğu öncekilerden, 14. Birazı da sonrakilerden! 15. Mücevherlerle işlenip süslenmiş ve yan yana dizilmiş tahtlar üzerine kurulurlar. 16. Orada birbirlerine muhabbetle bakarak karşılıklı otururlar. 17. Etraflarında hiç yaşlanmayan gençler hizmet için âdeta per­vâne olur; 18. Durmadan çağıldayan pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrik­ler ve kadehlerle… 19. Bu şaraptan ötürü ne başları ağrır, ne de sarhoş olurlar. 20. Beğendikleri türlü türlü meyvelerle… 21. Canlarının çektiği kuş etleriyle… 22. Bir de iri gözlü güzel yüzlü hûriler; 23. Sedeflerinde saklı inciler gibi! 24. Dünyada yaptıkları güzel amellere bir mükâfat olarak. 25. Orada ne bir boş, mânasız laf işitirler, ne de günaha sokacak bir söz. 26. Sadece, “Selâm size ey cennetlikler, selâm!” sözünü duyar­lar. 27. O “ashâb-ı yemîn” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâ­b-ı yemin!” 28. Onlar dikensiz, dalbastı kirazlar, 29. Dolgun salkımlı muzlar, 30. Uzayıp yayılmış gölgeler, 31. Çağlayarak akan sular, 32. Bol bol meyveler arasında yaşarlar. 33. Ki o nimetler ne eksilip tükenir, ne de onlardan esirgenir. 34. Kabartılmış yüksek döşekler üzerine eşleriyle birlikte yasla­nırlar. 35. Şüphesiz biz cennet kadınlarını yepyeni bir yaratılışla yarat­tık. 36. Onları dâimî bâkireler kıldık. 37. Eşlerine karşı sevgi dolu, âşık ve hep aynı yaşta. 38. Bütün bunlar, “ashâb-ı yemîn” içindir. 39. Onların birçoğu öncekilerdendir; 40. Birçoğu da sonrakilerden! 41. O “ashâb-ı şimal” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “ashâb-ı şimâl!” 42. Onlar, iliklere işleyen zehirli, kavurucu bir ateş ve son derece kaynar sular içindedirler. 43. Kapkara bir dumanın gölgesindedirler. 44. Bir gölge ki, ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur. 45. Çünkü onlar, dünyadayken hiçbir ahlâkî kaygı taşımadan nimet ve sefahat içinde şımarıyorlardı. 46. En büyük günahı işlemekte ısrar edip duruyorlardı. 47. Ve şöyle diyorlardı “Sahi biz, ölüp de toprak olduktan ve kemik yığınına dönüştükten sonra mı, yani biz o halde iken mi yeni bir yaratılışla tekrar diriltileceğiz? Bu, olacak şey değil!” 48. “Gelip geçmiş atalarımız da mı?” 49. De ki “Hem şu ana kadar yaşayıp gitmiş olanlar, hem de siz ve sizden sonra gelecekler;” 50. “Hepiniz bilinen bir günün buluşma vaktinde mutlaka bir araya toplanacaksınız!” 51. Sonra siz ey doğru yoldan sapanlar ve gerçeği yalanla­yan­lar! 52. O zakkûm ağacının meyvesinden mutlaka yiyeceksiniz. 53. Yiyecek ve karınlarınızı onunla tıka basa dolduracaksınız. 54. Üzerine de o kaynar sudan içeceksiniz. 55. Hem de susuzluk hastalığına yakalanmış develerin suya sal­dırışı gibi saldırarak içeceksiniz. 56. Onlara hesap gününde verilecek ziyâfet işte budur! 57. Sizi yoktan yaratan biziz. Böyle iken, hâlâ yeniden diriliş ger­çeğini tasdik etmeyecek misiniz? 58. Rahimlere akıttığınız meniyi hiç düşünmez misiniz? 59. Onu mükemmel bir insan olarak siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? 60. Aranızda ölümü şaşmaz bir plan çerçevesinde takdir eden biziz. Engel olabilecek hiçbir güç yoktur sizi öldürmemize. 61. Öldürüp de, yerinize benzeriniz başka nesiller getirmemize ve bilmediğiniz bir âlemde ve şekilde sizi yeni bir yaratılışla ortaya çıkarmamıza. 62. Aslında siz ilk yaratılışın Allah’ın kudretiyle gerçekleştiğini pekâla biliyorsunuz. O halde bunun üzerinde düşünüp ikinci yaratalışın da mümkün ve kaçınılmaz olduğunu kabullenmeniz gerekmez mi? 63. Toprağa ektiğiniz tohumu hiç düşünmez misiniz? 64. Acaba o ekinleri yeşertip büyüten siz misiniz; yoksa onu yetiştiren biz miyiz? 65. Dileseydik hepsini daha olgunlaşmadan kurumuş çerçöp hâline getirirdik de şaşırıp kalırdınız 66. “Eyvâh, emeklerimiz boşa gitti, çok zarara uğradık.” 67. “Bundan da öte, biz her türlü rızıktan büsbütün mahrum kaldık!” diye feryat ederdiniz. 68. İçtiğiniz suyu hiç düşünmez misiniz? 69. Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz; yoksa onu indiren biz miyiz? 70. Dileseydik onu içilmesi mümkün olmayan tuzlu, acı bir su yapardık. Öyleyse şükretmeniz gerekmez mi? 71. Yakmakta olduğunuz ateşi hiç düşünmez misiniz? 72. Onun ağacını siz mi yaratıp yetiştiriyorsunuz; yoksa onu ya­ratan biz miyiz? 73. Biz onu hem cehennem ateşi için bir hatırlatma hem de çölde yaşayanlar, yolda bulunanlar, ayrıca ona ihtiyacı olanlar için vazgeçilmez bir nimet kıldık. 74. Öyleyse Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle! 75. Yıldızların düştüğü yerlere ve peyderpey inen Kur’an’ın her bir bölümüne yemin ederim. 76. Eğer bilirseniz bu gerçekten pek büyük bir yemindir, 77. Şüphesiz o, çok değerli, pek şerefli bir Kur’an’dır. 78. Onun aslı çok iyi korunmuş bir kitaptadır. 79. Tertemiz olanlardan başkası ona dokunamaz. 80. O, Âlemlerin Rabbi tarafından parça parça indirilmektedir. 81. Şimdi siz bu ilâhî kelâmı mı küçümsüyorsunuz? 82. Allah’ın size verdiği bu büyük nimete teşekkür edecek yerde onu yalanlıyorsunuz. 83. Hele can boğaza gelip dayandığında, 84. O vakit can çekişenin yanında bulunan sizler, elinizden bir şey gelmez, sadece çâresizlik içinde seyredersiniz. 85. Biz ona sizden daha yakınızdır, fakat siz göremezsiniz. 86. Eğer siz yeniden diriltilip hesâba çekilmeyecek, ceza görmeye­cekseniz; 87. Lutfen çıkmakta olan o canı geri çevirin; eğer iddianızda tu­tarlı ve doğru iseniz! 88. Eğer ölen kişi “mukarrebûn”dan; Allah’a yaklaştırılmış has kullardan ise, 89. Onu bekleyen sonsuz bir rahatlık ve mutluluk, güzel ve hoş kokulu rızıklar ve nimetlerle dolu cennetlerdir. 90. Eğer o, “ashâb-ı yemin”den; uğurlu ve mutlu kimselerden ise, 91. Melekler ona “Selâm sana, ey ashâb-ı yeminden olan kişi!” derler. 92. Eğer o, Kur’an’ı ve Peygamber’i yalanlayanlardan, doğru yol­dan kaymış sapıklardan ise, 93. Onu da bekleyen kaynar sudan bir ziyâfettir. 94. Peşinden de kızgın alevli cehenneme atılacaktır. 95. İşte bu, hakkında en küçük şüphe bulunmayan en kesin ger­çeğin tâ kendisidir. 96. Öyleyse, Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle! VÂKIA SURESİNİN OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim İżâ veka’ati-lvâki’atu Leyse livak’atihâ kâżibetun Ḣâfidatun râfi’atun İżâ rucceti-l-ardu raccân Ve busseti-lcibâlu bessân Fekânet hebâen munbeśśân Ve kuntum ezvâcen śelâśeten Fe-ashâbu-lmeymeneti mâ ashâbu-lmeymeneti Ve ashâbu-lmeş-emeti mâ ashâbu-lmeş-emeti Ve-ssâbikûne-ssâbikûne Ulâ-ike-lmukarrabûne Fî cennâti-nna’îmi Śulletun mine-l-evvelîne Ve kalîlun mine-l-âḣirîne Alâ sururin mevdûnetin Mutteki-îne aleyhâ mutekâbilîne Yatûfu aleyhim vildânun muḣalledûne Bi-ekvâbin ve ebârîka vekesin min ma’înin Lâ yusadde’ûne anhâ velâ yunzifûne Ve fâkihetin mimmâ yeteḣayyerûne Ve lahmi tayrin mimmâ yeştehûne Ve hûrun înun Ke-emśâli-llului-lmeknûni Cezâen bimâ kânû ya’melûne Lâ yesme’ûne fîhâ laġven velâ teśîmân İllâ kîlen selâmen selâmân Ve ashâbu-lyemîni mâ ashâbu-lyemîni Fî sidrin maḣdûdin Ve talhin mendûdin Ve zillin memdûdin Ve mâ-in meskûbin Ve fâkihetin keśîratin Lâ maktû’atin velâ memnû’atin Ve furuşin merfû’atin İnnâ enşenâhunne inşâ-ân Fece’alnâhunne ebkârân Uruben etrâbân Li-ashâbi-lyemîni Śulletun mine-l-evvelîne Ve śulletun mine-l-âḣirîne Ve ashâbu-şşimâli mâ ashâbu-şşimâli Fî semûmin ve hamîmin Ve zillin min yahmûmin Lâ bâridin velâ kerîmin İnnehum kânû kable żâlike mutrafîne Ve kânû yusirrûne alâ-lhinśi-l’azîmi Ve kânû yekûlûne e-iżâ mitnâ ve kunnâ turâben ve ’izâmen e-innâ lemeb’ûśûne Eve âbâunâ-l-evvelûne Kul inne-l-evvelîne vel-âḣirîne Lemecmû’ûne ilâ mîkâti yevmin ma’lûmin Śumme innekum eyyuhâ-ddâllûne-lmukeżżibûne Leâkilûne min şecerin min zakkûmin Femâli-ûne minhâ-lbutûne Feşâribûne aleyhi mine-lhamîmi Feşâribûne şurbe-lhîmi Hâżâ nuzuluhum yevme-ddîni Nahnu ḣalaknâkum felevlâ tusaddikûne Eferaeytum mâ tumnûne E-entum taḣlukûnehu em nahnu-lḣâlikûne Nahnu kaddernâ beynekumu-lmevte vemâ nahnu bimesbûkîne Alâ en nubeddile emśâlekum ve nunşi-ekum fî mâ lâ ta’lemûne Ve lekad alimtumu-nneş-ete-l-ûlâ felevlâ teżekkerûne Eferaeytum mâ tahruśûne E-entum tezra’ûnehu em nahnu-zzâri’ûne Lev neşâu lece’alnâhu hutâmen fezaltum tefekkehûne İnnâ lemuġramûne Bel nahnu mahrûmûne Eferaeytumu-lmâe-lleżî teşrabûne E-entum enzeltumûhu mine-lmuzni em nahnu-lmunzilûne Lev neşâu ce’alnâhu ucâcen felevlâ teşkurûne Eferaeytumu-nnâra-lletî tûrûne E-entum enşetum şeceratehâ em nahnu-lmunşi-ûne Nahnu ce’alnâhâ teżkiraten ve metâ’an lilmukvîne Fesebbih bismi rabbike-l’azîmi Felâ uksimu bimevâki’i-nnucûmi Ve-innehu lekasemun lev ta’lemûne azîmun İnnehu lekur-ânun kerîmun Fî kitâbin meknûnin Lâ yemessuhu illâ-lmutahherûne Tenzîlun min rabbi-l’âlemîne Efebihâżâ-lhadîśi entum mudhinûne Ve tec’alûne rizkakum ennekum tukeżżibûne Felevlâ iżâ belaġati-lhulkûme Ve entum hîne-iżin tenzurûne Ve nahnu akrabu ileyhi minkum velâkin lâ tubsirûne Felevlâ in kuntum ġayra medînîne Terci’ûnehâ in kuntum sâdikîne Fe-emmâ in kâne mine-lmukarrabîne Feravhun ve rayhânun ve cennetu na’îmin Ve emmâ in kâne min ashâbi-lyemîni Feselâmun leke min ashâbi-lyemîni Ve emmâ in kâne mine-lmukeżżibîne-ddâllîne Fenuzulun min hamîmin Ve tasliyetu cahîmin İnne hâżâ lehuve hakku-lyakîni Fesebbih bismi rabbike-l’azîmi

vakıa suresi 41 gün okumak