Beşinciyüzyılın ikinci yarısında doğup gelişen İslamiyet, deneye ve gözleme dayalı bilimin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. İslam dünyasında yetişen bilim adamlarından Cabir Bin Hayyan, 'Kimyasal maddeleri, uçucu maddeler, uçucu olmayan maddeler, yanmayan maddeler ve madenler' olarak dört grupta toplar. Aşağıda teknolojinin yararları ile ilgili hikaye öykü kısaca olarak ele alacağız. Ahmet, bilgisayarlarla yakından ilgilenen bir çocuktu. Sürekli olarak dijital cihazlar üzerinde merakını gidermek için onlara yakından bakar, çoğunu bozar yeniden yapmaya çalışırdı. Ahmet, çocukluktan beri böyle biriydi. O nedenle üniversitede bilgisayar mühendisliğini seçmişti Bilim ve Teknoloji 27.07.2022, 11:00. A - A +. Acil afet durumlarında rasathaneden gelen verilere ışık hızında erişebildiklerini söyleyen amatör telsizci Caner Albayrak, “1999 depremi ile beraber amatör telsizcilik daha da bilinir oldu” dedi. Telsizlerinin, rasathanelerde bulunan APRS (Otomatik Paket Raporlama Sistemi) sistemine Türkiye’nin ilk kapsamlı bilim ve teknoloji politikası çalışması 1983 yılında gerçekleştirilmiştir. “Türk Bilim Politikası:1983-2003” başlıklı bu çalışmanın en önemli sonuçlarından birisi, “Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu” (BTYK) olmuştur. 1983 yılında kurulmasına karşın ilk toplantısını ancak 1989 cobkIZ. Skip to content ONLİNE İLKOKUL Arama 1. Sınıf 2. Sınıf 3. Sınıf 4. Sınıf 5. Sınıf 6. Sınıf 7. Sınıf 8. Sınıf 10. Sınıf Yazılı Soruları Test Soruları Dosyalar 1. Sınıf 2. Sınıf 3. Sınıf 4. Sınıf 5. Sınıf 6. Sınıf 7. Sınıf 8. Sınıf 10. Sınıf Yazılı Soruları Test Soruları Dosyalar Arama ONLİNE İLKOKUL Hayata Dair Ne Varsa / Tıkla ve Öğren Haberler Hayat Bilgisi Türkçe Matematik Fen ve Teknoloji Sosyal Bilgiler Müzik Sağlık Temel Dini Bilgiler Eğitim ve öğretim / Fen ve Teknoloji / Genel / Güncel / Hayvanlar / Hikayeler / Türkçe 1 by admin Published 31 Mart 2020 Updated 26 Ağustos 2020 Hikayeler Bilim ve teknoloji ile ilgili hikayeler Atakan sabah erkenden uyandı. Çomar’ın televizyonun karşısındaki … Her şeyden kuşkulanan bir horoz vardı. Tavukların tavuk olduğundan, ağaçların ağaç olduğundan ve hatta … Tags bilim ve teknolojihikayelerhoroz You may also like... 0 Öğretim yöntem ve stratejileri nelerdir? 8 Ekim 2020 by admin 0 Trafik ışıkları geç, dur, bekle oyunu ve etkinliği 14 Eylül 2019 by admin 0 F Harfi ile Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler 15 Ocak 2018 by admin 1 Response Comments1 Pingbacks0 Baboooo dedi ki 23 Aralık 2020, 2013 Beğenmedim çok kısa Cevapla Bir cevap yazın E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Yorum İsim E-posta İnternet sitesi Follow AraUzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik modül 1 test 4 Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik modül 1 test 3 Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik modül 1 test 2 Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik modül 1 test 1 Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik test soruları teşekkürlerHaving read this I believed it was rather enlightening. I appreciate you taking the time and energy to put this…adayların sözlü sınava alınacakları sınav merkezlerinin ilanı bugün yapılacak! şu saat itibariyle merakla bekliyoruz. İnşallah sonraki alımlarda daha yüksek sayıda…Nevin Yılmaz, ilginiz ve yorumunuz için biz de size teşekkür ederiz. Resmi görünce çocukluğum aklıma geldi, paylaşımlarınız çok güzel teşekkürler. Ağustos 2022 P S Ç P C C P 1234567 891011121314 15161718192021 22232425262728 293031 Tem More Next story Her şeyden kuşkulanan bir horoz vardı. Tavukların tavuk olduğundan, ağaçların ağaç olduğundan ve hatta … Previous story Dişlerine iyi bak, sabah, akşam fırçala. Recent PostsPopular PostsRecent CommentsTags Öğretmenlik / Test Soruları Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik modül 1 test 4 9 Ağustos 2022 Öğretmenlik / Test Soruları Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik modül 1 test 3 1 Ağustos 2022 Öğretmenlik / Test Soruları Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik modül 1 test 2 31 Temmuz 2022 Öğretmenlik / Test Soruları Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik modül 1 test 1 29 Temmuz 2022 Öğretmenlik / Test Soruları Uzman öğretmenlik ve baş öğretmenlik test soruları 28 Temmuz 2022 Fen ve Teknoloji / Hayat Bilgisi Dünyanın hareketleri nelerdir? 16 Kasım 2017 Eğitim ve öğretim / Türkçe Okuma kuralları nelerdir? 10 Ağustos 2018 Genel / Hayat Bilgisi Güçlü ve zayıf yönlerimiz nelerdir? 19 Kasım 2017 Sağlık Spina Bifida bel açıklığı Hastalığı Nedir? 3 Ocak 2018 Türkçe Yapısına Göre Kelimeler Kaça Ayrılır? 27 Ocak 2018 oğuz hoca says teşekkürler Dwarka Expressway Projects Ready To Move says Having read this I believed it was rather enlightening. I appreciate... Gürsoy Metin says adayların sözlü sınava alınacakları sınav merkezlerinin ilanı bugün yapılacak! şu saat... admin says Nevin Yılmaz, ilginiz ve yorumunuz için biz de size teşekkür ederiz. Nevin Yılmaz says Resmi görünce çocukluğum aklıma geldi, paylaşımlarınız çok güzel teşekkürler. 4. sınıf 5. Sınıf aile akrostiş şiirler anlamdaş kelimeler anlamı ne anlamı nedir Arkadaşlık atasözleri atasözü atasözünün anlamı nedir atatürk beslenme bitkiler cumhuriyet deyimler etkinlikler eş anlamlı kelimeler eş sesli kelimeler Fıkralar Hayat bilgisi hayvanlar hikayeler istiklal marşı kavramlar kelimeler komedi matematik müzik ne demektir nedir okul şarkıları Oyunlar problemler saygı sağlık sevgi sözlük tasarruf temizlik Test Soruları trafik öğretmen şiir şiirler Gizlilik PolitikasıHakkımızdaİletişimGiriş Karadeniz Misafirperverliği Amerikalı ünlü bir bilim adamı Karadenizde düzenlenen bir konferansa konuşmacı olarak davet edilir. Bilim adamı hem tatil yapmak hem de Türkler'i yakından tanımak için bir hafta erken gelir. Adam bu bir hafta süresince halkla kaynaşır, kendini sevdirir, tam bir Türk hayranı olur. Bilim adamı konferans günü konuşmasını yapar. Artık ayrılık günü de gelmiştir. Karadenizlileri bir telaştır alır. "Biz ne yapsak da bu değerli bilim adamına teşekkür etsek?" diye. Karadeniz Misafirperverliği hakkında devamını oku » 3915 Maharet Deney kafesinde baba fare, bilgiçlik taslayarak oğluna açıklıyordu - Bak oğlum her zaman sabırlı ve akıllı ol. Babandan örnek al. Senin bu baban var ya, azmetti sonunda... Şu gördüğün bilim adamını; düğmeye her basıldığında peynir vermesi için eğitti... 52 Bilim ve teknolojiyle ilgili düzeyinize uygun süreli yayınlardan hangilerini tanıyor ve izliyorsunuz? Her ayın on beşinde yayımlanan Bilim Çocuk dergisi, 1998 yılından itibaren yayımlanmaktadır. Genellikle ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik hazırlanan derginin amaçları arasında, bilimi çocuklara sevdirmek, buluş yapmaya özendirmek, yaratıcılığı artırmak, çocuklara bilim dünyasına katkıda bulunabileceklerini fark ettirmek vardır. Bilim ve teknoloji ile ilgili yayınları izleyebileceğiniz bir diğer dergi de Eğlenceli Bilim’dir. Dört ayda bir yayımlanan derginin asıl amacı, bilim ve teknolojiyi çocuklara sevdirmektir. Çocuk dergileri, bilimsel ve teknolojik gelişmeler hakkında bilgi edinebileceğimiz, güvenilir kaynaklar arasında yer almaktadır. Bu dergiler güncel ve doyurucu bilgiler içerdiği için bilim ve teknolojiye meraklı öğrenciler için vazgeçilmez birer kaynaktır. Bilim Çocuk ve Eğlenceli Bilim dergilerini, dergi satan bayilerden edinebileceğiniz gibi İnternet sitelerinden yararlanabilir ya da abone olarak elde edebilirsiniz. Böylece, bilim ve teknoloji konularını yakından izleyerek bilgilerinizi artırmanın yanında siz de görüş ve düşüncelerinizi diğer okurlarla paylaşabilirsiniz. Updated 09 Şubat 2016 at 2045 Bilim ile ilgili hikayeler Kayıtsız Üye Bilimle ilgili hikayeler, Bilim hakkında hikayelerCevap Bilim ile ilgili hikayeler Menekşe ÖDÜLLER ÜZERİNE ÖDÜL Her hangi bir konuda üstünlük sağlayan, bir yarışmada dereceye giren kişiye verilen armağan ; mükâfat. Bir iyiliğe karşılık olarak verilen armağan yada yapılan şey. ÖDÜL ALMAK Gösterdiği bir başarı ya da yaptığı bir iyilik karşılığında kendisine ödül verilmesi. Tarih boyunca ödül konusu insanlığı yakından ilgilendirmiş ,heyecanlandırmış ve gündemdeki yerini sürekli korumuştur. Mitolojik öykülerden gerçek öykülere kadar tüm sözlü ve yazılı kaynaklarda ödül yerini almış ,özendirici, teşvik edici, insanı peşinden koşturmuştur. Bugünlerde verilen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve sanat Büyük Ödülleri Ankara’da yapılan törenle sahiplerine verildi. -Edebiyat dalında , şair Sezai Karakoç, -Geleneksel sanatlar dalında , Hattat Hasan Çelbi, -Sanat Tarihi dalında , Semavi Eyice, – Eleştiri dalında, Doğan Hızlan, ödül alanlar arasında. Geçtiğimiz günlerde verilen Kültür Bakanlı Kültür Büyük Ödülü ,gazeteci yazar Çetin Altan’a verilmişti. Bu ödül tarihinin geçmişine bir ışık tutmak ve bilgiyi paylaşmak için ÖDÜLLER hakkında kısaca bilgi vermek istedim. Kültür Bakanlığında görevlerim sırasında , onur ve mutluluk duyduğum 1979 yılında büyük bir gayretle çıkarılmasını sağladığım KÜLTÜR BAKANLIĞI KÜLTÜR VE SANAT BÜYÜK ÖDÜLÜ YÖNETMELİĞİ olmuştur. Dönemin Kültür Bakanı harika bir kültür ve tarih adamı rahmetli Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Kültür bakanlığı Müsteşarı saygı değer hocam Şerafettin Turan’ın olağanüstü destekleri ile çıkardığımız bu yönetmeliğe göre ilk KÜLTÜR BÜYÜK ÖDÜLÜ, 1979 yılı 29 Ekim akşamında ikinci TBMM binası salonlarında yapılan görkeml i bir törenle VARLIK YAYINLARI KURUCUSU VE YÖNETİİCİSİ YAŞAR NABİ NAYIR’A VERİLMİŞTİ. Bu anlamlı,etkili ve önemli ödül, örnek oldu kurumlara, kuruluşlara ,hız ve etkinlik kazandırdı. Daha sonraki yıllarda Cumhurbaşkanlığı ve TUBİTAK Ödülleri sırayı takip etti. Vakıflar, dernekler, Üniversiteler, Valilikler ve belediyeler değişik alanlarda ÖDÜLLER vermeyi hızlandırdılar. Ödül,üstün ,seçkin, saygın ve farklı olanı aramak, bulmak ve değerlendirmek demektir. Her konuda ve alanda en iyiye,en güzel olana, en kıymetli, estetik ve farklı olana verilmelidir. O zaman ödül hedefine ulaşır ve saygın bir ödül olur. O zaman ödül, büyük düşünür Balasagunlu Yusuf Has Hacib’in , “ İpekli kumaş kıymetli olduğu için baş köşede duruyor,” dediği gibi, ÖDÜL , bir mutluluk, gurur, emek ve özgün üretim belgesi olarak baş köşede yerini alır, baş tacı edilir. Geleceğe en büyük armağan belge olarak bırakılır. Gelecek kuşaklara ışık tutar, mutluluk ve gurur kaynağı olur. Bilim, kültür ve sanat alanında alınan ödüller, maddiyatla ölçülmeden ,manevi değerleriyle , kralların tahtından, kraliçelerin tac’ından üstün olup onur verir, ölümsüz ve kalıcıdır. YAHYA AKSOY MADDEYİ TANIMAK MADDEYİ TANIMAK Dr. Sadık Özen Değerli arkadaşım Türk Öğer Koç’un "Maddeyi Tanımak" isimli kitabını beğeni ile okudum. Gerçekten güzel bir yapıt olmuş. Ancak yazı karakterinin çok küçük olmasını eleştiriyorum. Zira, ben yaştakilerin, daha rahatlıkla okuyabilmeleri için bu durumun dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Ki felsefi mahiyetteki böyle bir kitabı okuyucu kitlesinin gençlerden ziyade orta yaş grubu veya orta yaşın üstündekilerin olacağı kanısındayım. Kitabın ana teması olarak; Büyük Atatürk’ün "Akla uygunluğun, başlangıçta, gözle görülene üstün olması, bununla beraber akla uygunluğun gözle görülenle terbiyesi esası. Evvela sosyalist olmalı, Madde’yi tanımalı" görüşünün esas alınmış olduğunu görüyorum. "Evvela sosyalist olmalı" sözünü şimdilik bir yana bırakalım ve öncelikle "Madde" kavramını ele alalım. Sözlüklerde madde kavramının çok sayıda karşıtı ve açıklaması bulunuyor. Ancak burada üzerinde durulan insan ve insanoğunun toplumsal gelişimidir. Bu kitapta; maddeden başlayarak, maddi ve manevi varlıkların gelişmeleri, ilerleyişleri, en eski çağlardan başlarayak, evrim teorilerine paralellik içinde, ayrıntılı biçimde incelenmektedir. İnsanla akıl arasındaki bağlar, insanların beslenme, örtünme, araç yapma ve kullanmalarından icatlarına kadar bütün olgular doğal seyri içinde bir bir ele alınmıştır. Tanrı veya tanrıların insanlara sunduğu olanakları kullanabilmeleri, akıl ve inançlarının gelişmesi ve bunları kulanır hale gelişleri var olan felsefi görüşlere, yazarın katkı ve yorumları da eklenerek son derecede felsefi, bilimsel bir eser yaratılmıştır. Bütün bunları okuyucuların değerlendirmelerine bırakarak; Büyük Atatürk’ün söylemlerinden yararlanmak suretiyle; geçmişle günümüz arasında bir bağlantı kurmaya ve kıyaslama yapmaya çalışacağım. Zira bana göre önemli olan; tarihi süreç içerisinde oluşan gelişmelerin insanlığı, daha doğrusu toplumları bugün nereye getirmiş bulunduğudur. Buna son sosyolojik ve teknolojik gelişmeler de dahildir. Geçen tarihi süreç gözden geçirildiğinde ; insanların hayatta kalma ve barınma dönemlerinin çoktan aşıldığını, bunların yerlerini günümüzde konforlu yaşam döneminin almış olduğunu görüyoruz. Bu gelişim ve getirdiği olanaklar içinde; aklın ve toplumsal yapının buna paralel gelişme göstermesi beklenirken, ne yazık ki aşırı ihtiras, doyumsuzluk, bencillik, çıkarcılık, taraflılık ve bölücülük gibi duyguların ön plana çıktıkları görülmektedir. Bu durum; eskiden var olan yokluk ve olanaksızlıklar içinde yaşayan insan sürüleri yerine, bu defa, her türlü teknolojik imkanlara ve rahat yaşama koşullarına sahip; bilinçsiz, uzlaşmasız, akıl ve mantığını kullanmayan, sadece gününü gün etmeyi düşünen, acımasız ve fikirsiz insan sürülerinin oluşmakta olduğunu düşündürüyor. Büyük Atatürk’ün sözünü ettiği "Akla uygunluk olgusunun kullanılması"; ancak düşünme, yargılama ve sonuçlandırma gibi duyguların eyleme dönüşmesiyle gerçekleşebilr ve güçlenebilir. Oysa günümüzde bunun tam tersinin oluştuğu görülmektedir. Bu durum "Akla uygunluğun ve gözle görülenin önemini" daha da artırmak yerine, tam tersine, bundan daha da uzaklaşılmasına neden olmaktadır. Çoğulcu demokrasinin gereği sayılan, alınan-verilen oylara bağlı toplumsal çoğunluk, maalesef aklı geliştirme yerine, bu konuda çaba gösterenleri bilinçsizce cezalandırma yoluna gitmektedir. Bu ise, sorumsuz, bilinçsiz ve sadece kişilerin güncel çıkarlarına dayalı bir toplumun yaratılmasına neden olmuş bulunuyor. Bu durum, gözle görüleni terbiye esasına dayalı olmayan kısır bir gelişimdir. Böylece; yönetme erkini elinde bulunduran az sayıdaki insanın, bilinçsiz toplumları daha çok kendilerine tabi tutmaları gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Sonuç, yönetme hakkına sahip bireylerin güçlerinin daha da artması, toplumsal gelişmenin feodal yapılardakine benzer şekilde ilerlemesi, halkın teslimiyetçi bir karaktere bürünmesi şeklinde tecelli etmektedir. Amaçlar, ilkeler ve istekler; geçmişe nazaran yön değiştirmekte, moral değerler yitirilmekte, toplumsal eşitlik bozulmakta, sosyal ve ekonomik dengeler altüst olmakta; özgürlük istemi etrafında toplanan insanlar; sosyal gelişim ilkelerini bir yana bırakarak, daha çok eğlenmek, giyimlerinde, hareket ve davranışlarında daha serbest olmak ve cinsel dürtülerini ön plana çıkarmak gibi gelenek ve kürtürlerimize ters düşen durumların oluşmasına neden olmaktadırlar. Toplumun büyük bir kesimi, özellikle gençler, ülke sorunlarına sırt çevirerek, tamamen güncel heves ve isteklerini gerçekleştirebilme arzusuyla hareket etmekte, bazı yabancı sanatçı organizasyonları ve kültürümüzde yer almayan özel günlere olağanüstü önem vermekte ve kısa sürede yüzbinlercesi bir araya gelerek alanları doldurmaktadır. Toplumsal davalarda aynı şeyin görülmemesi ve aynı duyarlılığın ülkenin ve toplumun ciddi sorunları için gösterilmemesi son derecede üzücüdür. Bu olumsuz durumun, geçmişteki bilinçsiz insan sürülerinin, bir başka biçimde yeniden canlanışı olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Bir tarafta iş bulamayan, ailesinin geçimini sağlayamayan, hatta evine ekmek götüremediği için intihar edenlerin sayıları artarken ve on miyonlarca aile asgari ücretle yaşam savaşı verirken, büyük harcamalarla, bu denli etkinliklere katılarak ve zevk-ü sefa içinde yaşayanların oluşu toplumsal eşitlik ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin çarpıcı bir örneği olmaktadır. Şimdi de Atatürk’e atfedilen "Evvela sosyalist olmalı" sözlerine gelelim. Acaba ülkemizde, bugün, bu söyleme kulak veren ve bu ideoloji etrafında toplanan kaç kişi kalmıştır, doğrusu bunu merak ediyorum. Atatürk’ün sosyalist oluşu veya olmayışı ile ilgili büyük tartışmalar yapılmıştır ve hala bugün bile yapılmaktadır. Doğrusu ben bu tartışmaları gerekli görmüyorum, Türkiye’nin içinde bulunduğu, Atatürk İlke ve Devrimleri’nin bile tartışmaya açıldığı, hatta kişiliğinin eleştirildiği, Anayasamızın değişmez maddelerinin bile kaldırılması gibi son derecede olumsuzlukların yaratıldığı bu günkü ortamda, bu çeşit tartışmaların ülkemize ve toplumumuza herhangi bir yarar sağlayacağı kanısında değilim. Üstelik, altıok içerisinde ifadesini bulan devrimler bile teker teker gündemden kaldırılmaktadır. "Devletçilik" ilkesi bir köşeye sıkıştırılmış neredeyse yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya getirilmiştir. "Milliyetçik" ırkçılık olarak nitelendirilmeye başlamıştır. "Cumhuriyeçilik", "Devrimcilik", "Laiklik" ilkelerinin ise durumları hakkında ayrıntılı bir açıklama yapma gereğini duymuyorum. Geriye "Halkçlılk" ilkesi kalmakta olup, bu da halk dalkavukluğu yapmanın aracı olarak kullanılmaktadır. Atatürk büyük bir filozof ve büyük bir dahidir. Yukardaki sözlerinin; kişisel görüşlerinden ziyade, sahip olduğu felsefi görüşleri içinde yeralan genel bir değerlendirme olarak kabul edilebileceğini düşünüyorum. Zira Atatürk son derecede açık görüşlü, düşündüklerini net bir şekilde ortaya koyabilen, son derecede cesur ve söylediklerinin arkasında durabilen bir liderdir. Eğer ülkemiz için sosyalist yönetim tarzının gerekli olduğunu düşünmüş olsaydı; Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken ve devrimleri oluştururken sosyalist yönetin tarzına da yer verirdi.. Atatürk’ün sağ-sol ideolojiler, "ist" ve "izm" gibi eklerle ilgili düşünce ve yorumlarıyla ilgili olarak "YANIT" isimli kendi kitabımdan aldığım bir bölümü butraya aktarıyorum. Bana göre burada zikredilen görüşler Atatürk’ün sosyalizm veya komünizm konularındaki görüşlerini açık bir şekilde ifade edebilecek mahiyettedir. ATATÜRK’ÜN SAĞI VE SOLU Söz buraya gelmişken Atatürk’ü kendi ideolojik görüşleri çerçevesinde değerlendirmeye çalışan bazı kişi ve kuruluşlara bir yanıt olmak üzere, Sayın Dr. Eren Akçiçek’in “Sevgili Atatürk ve Mustafa Kemal Olmak” isimli kitabında yayınlanan Atatürk’le ilgili bir anıya göz atmakta fayda görüyorum. Kitabın adını taşıyan başlık altında yazılanları okuduktan sonra; ilerici-gerici saplantısı içinde olan ve Atatürk’ü kendi tarafında gösterme çabası gösterenlerin, yanlış değerlendirmeler yapmakta olduklarını anlayacaklarını umarım. Bakın Ulu Atatürk bu konularda neler söylemiş “Ne benim düşüncelerimi benimseyenler Kemalist’, ne başardığımız devrimler Kemalist Devrim’, ne de benim düşüncelerim Kemalizm’ veya Kemalist İdeoloji’ adı altında doktrinleştirilebilir.” “Biz bir savaş kazandık, savaş alanlarında kazandığımız zaferi yaptığımız devrimlerle taçlandırdık. Daha da yapacağımız çok şey var. Ancak kazandıklarımızın ve yaptıklarımızın tümü Türk Ulusu’na aittir. Her şeyi onun zeka ve maharetine ve çalışkanlığına güvenerek yaptık, doğrusu budur.” “Ben arkamda dondurulmuş, kalıplaşmış, değişmez doktrinler bırakmıyorum. Aksine yaptığımız ve yapacağımız doktrinlerin tümü gelişmeye ve yenileşmeye açıktır. Şayet yaptıklarımız için Kemalist Devrim’ sizlere de Kemalist’ denirse, benim, ulusumuzun yücelmesi ve yükselmesi için savunduğum düşüncelerim Kemalizm’ adı altında doktrin olarak sunulursa, ulus bundan çok zarar görür.” “Benim düşüncelerim hiç bir zaman kalıplaştırılamaz. Çünkü ben ulusuma medeniyeti ve onu yakalayabilmesinin yollarını gösteriyorum. Medeniyet de düne bakmakla veya günü yakalamakla elde edilemez. Medeniyet bilimin yolundan geçer. Öyleyse medeni ulusların ne doktrinlere ne de kalıplaşmış yaptırımlara ihtiyacı vardır. Benim söylediklerim ve bizim yaptıklarımız ulusumuzun medeni uluslar arasındaki yerini alması içindir. Gerçekçi, akıllı, mantıklı düşünmeyen ulusların medeni alem içinde hem yerleri hem de şansları yoktur. Medeni toplum olma şansları ise hiç yoktur.” Atatürk; ideolojileri reddettiği gibi, O’nun sağa veya sola çekilmesi de doğru değildir. Bununla ilgili bir anı şöyledir “Atatürk’ün muhafız alayından Sebahattin isimli bir üsteğmen arkadaşlarını güldürüyor. Katipten 84 lira olan aylık maaşını almış, tabanca taksiti, elbise taksiti, tabldot parası kesilince 50 lira kalmış, onu da sol cebine koymuş, iyice soluna doğru yatmış, gazinonun kapısından yavaş yavaş topallayarak giriyor. Sol tarafına fazla yük almış, bu yüzden batmak üzere olan bir gemi taklidi yaparak SOS imdat işaret veriyor. Herkes de bağrış çağrış ona gülüyor. O sırada yaveriyle beraber o civardan geçen Atatürk bu gürültü ve kahkahalarla ilgileniyor ve yaveri Yarbay Resuhi Bey’le beraber Sebahattin’in arkasından salona giriyor. Herkes birden susup ayağa kalkıyor. Fakat Sebahattin kapıya arkası dönük, hiç vaziyetini bozmadan sola meyilli durumda olduğu gibi kalıyor. Atatürk’ün olacağına ihtimal vermiyor. O’nu, tabur komutanı sanıyor. Atatürk birkaç adım ilerliyor ve Sebahattin’in omzuna dokunarak; - Senin nen var çocuk? Ne oluyor?!…’ diye soruyor. Sebahattin; - Efendim aylığımı aldım. Katip 50 lira verdi. Sol cebime koydum, çok ağır geldi, düzelemiyorum.’ yanıtını veriyor. Atatürk’ün kaşları çatılır. Bu komediyi kabul etmediği bellidir, fakat soğukkanlılığını bozmamıştır. Sebahattin’e; - Çıkar ver bakayım o elliliği’ der Atatürk 50 lirayı alır, onu iki 25’lik yaparak Sebahattin’e verir ve - Şimdi bunu sağ cebine, bunu da sol cebine koyarsın. Dengeni bulur, aklını başına toplarsın’ der ve yaveriyle beraber ciddi ve küskün bir şekilde dışarı çıkar. Salondaki subaylar, çoğu teğmen, üsteğmen, birkaç yüzbaşı herkes korku ve şaşkınlık içindeydi. Her kafadan bir ses çıkıyor, en çok da Sebahattin’e yükleniyorlardı. Böyle karamsar bir hava içinde 15-20 dakika geçti. Atatürk’ün yaveri Resuhi Bey sert adımlarla mahmuzlarını çınlatarak salondan içeri girdi. “- Nerede Sebahattin ?” Sebahattin hemen fırlar, güzel bir esas duruşla yarbayın önünde dikilir. Resuhi Bey “- Gazi Hazretleri senin 50 liranı geri gönderdi. Bunu yine sol cebine koysun, benim verdiğim iki 25 i de sağ cebine, dengesini muhafaza etsin !“ dedi. Resuhi Bey elindeki küçük kağıt parçasını okumak üzere açar ve orada bulunan subaylara dönerek; “- Gazi Paşa Hazretleri’nin sizlere de bir mesajı var.” der ve elindeki mesajı okur “- Türk Subayı her türlü ahval ve şerait altında sağa – sola asla meyletmeden, dimdik, beni takip edebilmelidir” Türk Milleti’nin vazgeçemeyeceği iki temel prensip; 1- Atatürk sevgisi 2- Cumhuriyetimizin temel nitelikleri yani Türk İnkılapları’dır. Hiç kimsenin, Atatürk’ü ve onun ilkelerini, kendi görüş ve çıkarları doğrultusunda yorumlamaya hakkı yoktur. Sayın Dr. Eren Akçiçek, bu anı ve yazılanlarla ilgili olarak, güvenilir ve hepsi birbirinden değerli sekiz kaynak gösteriyor. İsteyenler bu kitabı alır, okur ve kaynakları da gözden geçirirler. Akçiçek, bu kitabıyla büyük bir görevi yerine getirmiş ve birçok konuya açıklık kazandıran gerçekleri ortaya çıkarmış, Atatürk’ün din anlayışı, kişiliği, duygusallığı konularında birbirinden güzel örnekler sunmuştur. Bunları okurken aşırı duygusallaştığımı ve göz yaşlarımı tutamadığımı itiraf etmeliyim. Teşekkürler sana Sayın Akçiçek… Ben "Halkçılık" ilkesine sahip bir kişiyim. Halkçılık sözle olmaz. İnsanlarının ilkelerini, eylemleriyle ifade etmeleri gerektiği kanısındayım. Öncelikle halkı önemsemek, halkı sevmek, halka değer vermek ve duygıları paylaşmak gerekiyor. Ben bütün yaşamım boyunca bunu yapmaya çalıştım. Kendimi; içi sevgi dolu, Cumhuriyetimizin temel kurallarına candan bağlı, vatansever, Atatürkçü, iyi niyetli ve paylaşımcı olarak görüyor ve bu niteliklerimle iftihar ediyorum. Bunları yazmam, bir üstüngörü duygusuna sahip olduğumu düşündürebilir. Ama unutmayalım ki bu saydıklarım herkeste olması gereken nitelikler olup sadece bana özgü değildir. Hepimizin ortak yapısı böyle olmalıdır. Şimdi de sizlere, şu anda anımsadığım bir olayı, benim için büyük önem taşıyan bir anımı anlatmak, sözlerimi bu anıyla bitirmek istiyorum; 1977 yılında Antalya’ya gelmiştim. İlk tanıştığım dostlarımdan biri DSİ Bölge Müdürlüğü Kanalet Fabrikası Müdürü Rahmetli Tuncel Serin olmuştu. O yıllarda Türkiye’nin nasıl bir siyasi ortamin içinde olduğunu en iyi bilenlerdenim. Zaman zaman Tuncel Beyle bir araya gelir, sohbet eder, dertleşiirdik. Kısa zamanda yakın dost olmuştuk. Kendisi, tıpkı benim gibi sosyal demokrat biriydi. Bana bir süredir, isimsiz bazı tehdit mektupları aldığını söylüyordu. Sonunda bu mektuplar ölüm tehditleri içermeye başlamıştı. Sonunda Tuncel Bey, Emniyet Siyasi Şubeye başvurmak zorunda kalmştı. Orada kendisine "Hangi ideolojidensin" diye sormuşlar, o da "Ben Dr. Sadık Özen’in ideolojisindenim" yanıtını vermiş. Şaşırmışlar ve bunun ne olduğunu sormuşlar. O da Sadık Bey’in ideolojisi "En üstün ideoloji en iyi niyettir" demiş. En üstün ideolojinin en iyi niyet olduğunu bir kere daha yineleyerek en derin saygılar sunuyorum. Örnek olarak bilim ve teknoloji temasıyla ilgili öyküleyici bir metin okuyunuz. 2. SınıfArda, küçüklüğünden beri bilim adamı olmak istemişti. Okul hayatında bu konuyu her zaman dile getirirdi. Rehberlik servisinin onunla özle olarak ilgilenirdi. Çünkü Arda bilim ve teknoloji alanında yeteneği olan bir öğrenciydi. Hatta Teknofest gibi büyük çaplı bir fuara katıldı. O, geliştirdiği proje ile adından söz ettirmeyi gün okuluna çekim için bir ekip geldi. Bu ekip bütün öğrencilere düşlerinizi bir kağıda çizmenizi istiyoruz dedi. Amaçları çizilen resimlerden yola çıkarak o okula özle bir teknoloji sınıfı oluşturmaktı. Herkes bu ekibin konuşmasını dikkatle dinledi. Bütün öğrencilere bir ders saati süre verildi. Bu süre içinde her öğrenci bilimle ilgili hayalini kağıda çizdi. Çekim yapacak olan ekibin lideri Ayşe Hanım ile Uğur Bey kağıtları topladı. Onları güzelce incelediler. Daha sonra öğrenciler evine gitti. Resimleri inceleyen ekip hızla işe gün gibi kısa bir sürede bu sayfalardaki resimlerden hareketle bilim ve teknoloji sınıfı oluşturdu. Bu proje özel bir çalışma olduğu için her şey en ince ayrıntısına kadar ayarlanmıştı. Çalışacak kişilerden malzemelere kadar aklınıza gelebilecek her şey temin edildi. Üç günün sonunda ortaya harika bir sınıf çıktı. Artık öğrencileri ve velilerini çağırma vakti gelmişti. Sınıfın içini herkes çok merak saati geldi. Arda da herkes gibi çok resmi astronot kıyafetli bir adamın bilimsel çalışmalarını anlatıyordu. Ekip bir, iki üç diye saymaya başladı ve sınıfın kapısını açtılar. İçeri giren öğrenciler adeta büyülenmişti. Hayalleri, artık gerçekleşmişti. Çizdikleri resimlerin bu kadar güzel bir şekilde gerçeğe dönüşmesi karşısında gözlerine inanamadılar.

bilim ve teknoloji ile ilgili hikayeler