Hazi Haziran 18, 2021 Kısa Hikayeler 0 yorum 5-6 yaş için dini hikayeler, 5-6 yaş için dini hikayeler oku, Allah ile ilgili masallar, allahı tespih etmek, allahı zikreden çiçek, allahı zikreden leylak, ayetli masal, ayetli masallar, Baba Masalları, baba masalları dini, çoçuk hikayeleri dini, çocuk masalı dinle Ramazan bayramı ziyaretinde dini gün olması nedeniyle İslami içerikli bir hediye almak çok doğru bir seçim olacaktır. Günün anlam ve önemini yansıtan bu hediye ile aynı zamanda Ramazan Bayramı Mesajları. Ramazan Bayramı gibi önemli zamanlarda herkes bu sevinci, mutluluğu sevdikleri ile paylaşmak ister. Artık eskisi gibi kimse kimseyi ziyaret etme zahmetine maalesef girmiyor. Bunun yerine mesajlar ve aramalar ile bayramlar kutlanıyor. Ramazan Bayramı, Ramazan ayının sonunda kutlanan üç günlük bayramdır. Ramazan bayramının kutlanma nedeni, aynı ayda, topluca tutulan oruçların ve diğer ibadetlerin sonucunda elde ettiğimiz sevaplardır. Bu bayramda herkes birbirini kutlar, çocuklara en güzel elbiseleri en güzel şekilde giydirilir; yanaklarından öpülür 11. Sana gelen her iyilik Allah'tandır, bütün kötülükler nefsindendir. Mekânın cennet yuvan huzurlu kalbin Allah ile dolu Ramazan Bayramın mübarek olsun. 3. 11. Hayat nefes aldığımız kadardır, gerçek olan güzellikler yaşandıkça anlaşılır, bu güzel günde birlikte yaşamanın ümidi ile Ramazan Bayramınız mübarek olsun. Saat 9.30.İhtiyar, yaşlı gözlerle pencereden dışarı baktı.Kendi kendine söylendi: Gene gelmediler .Yanındaki Sadi bey lafa karıştı: Sorma benimkiler de gelmedi .Yaşlılar evinde bir bayram daha hüzünle geçiyordu.Birden içeri bir genç girdi.Uzun boylu ve yakışıklı bir genç.Elinde paket paket çikolatalar vardı.Ve renk EjGf. Ramazan Bayramı HikayeleriBayram HikayeleriBayramlar hakkında yazı Bayram Hikayeleri…! …ve bir bayram daha…„eski bayramlar“ derler, „yok artik“. „ne tatliydi, farkliydi…“ „cook baska yasanirdi canim…“ deyip o „cok“ kelimesindeki „O“ harfinide vurguyu iyice belirginlestirmek icin uzattikca uzattacagimiz bir bayram daha… Aile, es, dost, yakinlar, arkadaslar, sevilenler ile gecirelecek daha nice bayramlar icin dua ve temenniler… kapi kapi dolasip artik tükenmek üzere olan bir gelenegi yasatmaya devam eden, „maksat bayramlasmak, seker bahane“ dediren ve hic calinmayan kapilarin sevincle gözyasiyla acilmasina sebep olan cocuklar… Kostura kostura „yer bulamazsak“ endisesiyle camiye giden evin erkekleri ve onlarin yolunu dört gözle bekleyen, bekleyis sirasinda „aman erkekler gelmeden hazirlayalim kahvaltiyi“ diyerek sevinc ve heyecanla karisik ufacik endise duyan evin hanimlari… namazdan gelen erkeklerinin ayakta karsilanmasi ile baslayan o muhtesem, tarifi imkansiz, bazen sevinc göz yaslarina bogan bazen ise yüzdeki o en anlamli gülücükleri barindiran bayramlasma fasli… büyüklerin öpülen ellerine karsilik öpülen kücük masum gözler… o masum gözlerin aradigi ama cogu zaman dillenmeyen „acaba babamin eli ne zaman cebine gidecek„ düsüncesiyle heyecanlandiran bayram harcligi… Bayram namazindan sonra, simdilerde neredeyse parmakla sayilacak kadar azalan, tüm aile efratinin bir arada oldugu ve nese, afiyet ve muhabbetle edilen bayram kahvaltisi ve sofrada büyüklerin „aman fazla yemeyin! Midelerimiz bir ay bos kaldi. Bir anda doldurup zorlamayin!“ sözlerine, „agzinda birsey varken konusma“ uyarisina sadik bi sekilde kafalarin asagi-yukari sallanmasiyla verilen cevabin altinda yatan „yemeye devam“ sessiz sloganiyla karsilik veren cocuklar… Bayramliklar giyilir, disler fircalanir, saclar taranir, basörtüsü düzeltilir, güzel kokular sürülür ve kapi acilir… Hikayenin bundan sonrasi ikiye ayriliyor… galiba „nerde o eski bayramlar“ dediren durum, burdan sonra basliyor… …ve taa basindan beri cok baska yazilan bayram hikayeleri. Anadan, babadan, esten, dosttan, arkadastan… uzak gecirilmek zorunda olan bayramlar. Gönle cöken hüzün yüzde asikar. Suskunlugun hakim oldugu bayram günleri, hüzünün hakim oldugu… is yerinde „eli iste gözü oynasta“ söyleminin kaniti… sanki kafa vücuttan kopmus ve gidiyor adres sormadan. Biliyorya nereye gidecegini… „ANA“nin yanina, hüzün gözyaslarini icine akittan sefkat abidesinin yanina, huzuru dizlerinde, kollarinda tasiyanin yanina, o sicacik ve tüm kötülüklerden, kallesliklerden, art niyetten uzak, en samimi sevgiyi besleyenin yanina…! Ve „bir dahaki bayrama insaALLAH dualariyla gecirilen bayramlar… Netten alıntı Ramazan Bayramı İle İlgili Hikayeler Sahur DavuluBirisi, büyük bir zatın evinin kapısında sahur davulu çalmakta idi. Gece yarısı aşk ile şevk ile davul çalıyordu. Ona kabiliyetli birisi dedi ki Evvela bu davulu, seher vakti çal, gece yarısı bu kepazelik olmaz. Bir de ey hevesli adam, şunu da bil ki bu evde hiç kimse şeytandan periden başka kimse yokken ne diye vaktini zayi ediyorsun? Tefi, davulu birisi duysun diye çalıyorsan duyacak kulak nerede? Bunu anlamak için akıl lazım, fakat akıl hani?Davulcu dedi ki Sen sözünü bitirdin şimdi cevabımı dinle de şaşırıp kalma. Sence şimdi gece yarısı ama bence neşe sabahı yaklaştı. Her sınıklık bence kutlu bir hale geldi. Bütün geceler, gözüme gündüz ırmağı sana kandır ama bence kan değil, sudur ey akıllı kişi. Sence o demirdir, tunçtur ama Davut peygambere mumdur. Dağ, sana karşı ağırıdır, cansızdır, fakat Davut’un önünde usta bir çalgıcı, bir önünde o kırık taşlar susarlar. Fakat Ahmed’in önünde fasih bir hale gelir, hamd ü senada bulunurlar. Senin önünde mescidin sütunu ölüdür, fakat Ahmed’e karşı gönlünü aldırmış bir bütün cüzüleri halkın önünde ölüdür, Tanrıya karşı bilgi sahibi ve muti. Bu evde bu konakta kimse yok, neden bu davulu çalıyorsun dedin. Bu halk, tanrı için paralar verir, yüzlerce hayrın temelini atar, mescitler yaparlar. Sarhoş aşıklar gibi uzun bir yol olan Hacca giderler, seve seve canları ile, malları ile oynarlar. Hiç o evde kimse yok derler mi? Ev sahibi, ev içinde gizlenen cana nuru ile ışıklanan, sevgilinin konağını dolu görür. Nice dolu ve kalabalık konaklar vardır ki işin sonunu görenler, onları boş görürler. Kimi dilersen Kabe’de ara da derhal önünde ve yüce olan bir suret, nasıl olur da Tanrı yurdu olmaz, boş olur? Ona kapı kapanmaz, o geldi mi derhal açılır. Fakat başkaları, aşkla değil, ihtiyaçlardan gelirler. Hacca gidenler neden bu ses duymadan “Lebbeyk” deyip duruyoruz derler mi? Hakikatte onlara şu “Lebbeyk” demeyi nasip ediş, her lahza tek Tanrıdan gelen bir de koku aldım, biliyorum bu köşk, bu konak, can meclisinin kurulduğu yerdir toprağı da kimyadır. Hafif ve tiz nağmelerle bakırımı ebediyen onun kimyasına vurup duracağım. Nihayet bu sahur davulum, denizleri coşturacak, inciler saçacak, ihsanlarda bulunacak. Halk, savaş safında tanrı için canları ile oynar. Birisi Eyüp gibi belalara düşer, öbürü Yakup gibi sabreder. Yüz binlerce susuz ve muhtaç kişi, Tanrı için tamaha düşer, çalışır de suçları yargılayan, örten Tanrı için bu kapıdan sahur davulu çalıyorum, benim de ümidim onda. Parasını almak için müşterimi istiyorsun? Gönül, Tanrıdan daha iyi müşteri nerede var? Malından pis dağarcığı alır, sana kendinden ışıklanan bir gönül nuru verir. Hakikatte yok olan şu buz kesmiş bedeni alır, vehmimize sığmaz bir saltanat ihsan katra göz yaşı alır, şekerlerin, balların kıskandığı Kevser’i bağışlar. Sevdalarla, dertlerle dolu ah-ı alır, her ah-a karşılık yüzlerce karlı mevkii lütfeder. Gözyaşı bulutunun sürdüğü ah bulutu yüzündendir ki Halil’e fazla ah eden de hemen şu eşi olmayan alışverişi durmayan pazarda eskileri sat, hazır ve elde bir olan beyliği al. Eğer bir şüphe gelir de yolunu vurursa ticarette bulunan peygamberleri kendine senet padişahlar padişahı, onların talihlerini öyle yaver etti, onlara öyle bir baht verdi ki dağlar bile onların pılı pırtılarını çekmeye muktedir değildir. Hikayemizi Okuyan Kişi Sayısı Hediyesi / Eğitici Türk Masalları Seyfi, tamamını tuttuğu oruçlardan sonra bayramı bekliyordu. Sabırsızdı. Özlediği şeyler vardı. Ramazan boyunca arkadaşlarıyla birlikte çok fazla top oynayamamıştı mesela. Sıcaktı. Oruç tutarken bazen zorlandığı anlar oldu. Babası ona çocukluğundaki hatıralarını anlattı. Mesela ilk orucunu. Sonra da orucun tamamını tuttuğu Ramazan’ı. -”Ben orucu tam olarak tuttuğum zaman senin kadar ya vardım ya yoktum”, diye başladığı konuşmasında sözü babasının bayram için kendisine aldığı hediyelere getirdi. Seyfi, hediye söz konusu olunca kulak yıllarda şimdiki gibi değildi. Biz ufak tefek şeylerle mutlu olurduk. -Hadi baba, ne alındı sana, onu söyle! -Babam bana bir ayakkabı almıştı. Güzeldi. Bir hafta boyunca başucumda durdu. Yatarken bile yanımdan ayırmadım hiç. -Başka? Daha ne alacak oğlum, benim için bu yeterdi. İlk defa lastik ayakkabının dışında bir ayakkabım olmuştu. Seyfi beklediği cevabı alamadığını düşünürken babası, -Ha, diyerek devam etti. Seyfi hemen araya girdi. -Cep telefonu mu aldı? Babası kahkahayı bastı. -Bizim zamanımızda cep telefonu mu vardı oğlum, şaşkın bakışlarının sebebi, cep telefonsuz bir zamanı görmemiş olmasındandı. -O yıllarda bırak cep telefonunu, ev telefonları bile yoktu, dedi babası. Babası uzun zamandır Seyfi’nin cep telefonu istediğini biliyordu. Seyfi için aldığı hediyeyi hiç belli etmemiş, bir sır gibi saklamıştı. Bayram namazına gitmeden önce verecekti. Bir ay boyunca oruç tutmuş olması artık büyüdüğünü hissettiriyordu. Babası, oruç tutan çocukları Allah’ın çok sevdiğini anlatmıştı defalarca. Allah’ın sevdiği kimseleri iyi insanlar da severdiSabah erkenden uyanan Seyfi, bayram sevincini yeni elbiseleri ve yeni ayakkabısını giyerek yaşadı. Annesi, Seyfi’nin biraz sonra göstereceği tepkinin merakıyla gözünü üzerinden ayırmadı. Babası hediye paketini uzattı. -Seni tebrik ediyorum, bir ay boyunca oruç tuttun. Sen bunu hak ettin… Gözleri parladı. Hızlıca açtı paketi. Gördükleri onu mutlu etti. Bir tablet vardı elinde. -Bununla çok şey yapabilirsin, mesela Kur’an okuyabilirsin. Oyun da bayram ile gelen mutluluğuna diyecek yoktu. Babası, -Zaman ile birlikte hediyeler de değişti. Benim için bir kutu mantar ile mantar tabancası ulaşabileceğim en güzel hediyeydi. Ya şimdi, diyerek gülüşmelere eşlik etti. Bayram namazı için caminin yolunu tutarken unutamayacağı bir hediyenin tuttuğu oruçların ardından gelmesi, önemli bir hatıra olarak Seyfi’nin zihnindeki yerini KATEGORİLERİ Masal Oku Dini Masallar Eğitici Masallar Türk masalları Baba Masalları YoutubeMasalımızı Dinlemek istermisiniz ? Türk masalımızda ; baba masalları dini, dini masallar, eğitici masallar, eğitici dini masallar, türkçe masallar, türkçe dini masallar, Türk masalları, Türk dini masalları, bayram hediyesi, bayram masalı, bayram masalları, bayram hikayesi, bayram hikayeleri, ramazan bayram hikayeleri, dini masallar uzun, baba masalları, eğitici türk masalları, eğitici türkçe masallar, ramazan bayramı masalı, masal dinle, Anadolu masalları, çocuk masalları, türk masalları, türk masalı, masal dinle uzun, etiketlerine uygun konular geçmektedir KISA HİKAYELERSeverek Okuduğunuz hikayelerimize Android uygulamamızı indirerek cep telefonlarınızdan ve Tabletlerinizden Rahatlıkla Ulaşa Bileceksiniz. RAMAZAN BAYRAMI Müslümanların iki büyük bayramından ayında tutulan bir aylık orucun bitiminde Şevvalayının ilk üç günü müslümanların bayram bayramına, o gün fıtır sadakası verilmesindendolayı "Fıtır bayramı" adı daverilmektedir. Resulullah Medine'ye hicret ettiği zamanMedinelilerin eğlenip neşelendiği iki bayramlarıvardı. Hz. Peygamber Medinelilere özgü olan, cahiliye izleri taşıyanbu bayramların yerine bütün müslümanların sevinipeğleneceği İslâm'ın iki bayramını onlarahaber verdi "Allahu Teâlâ size, kutladığınızbu iki bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazanbayramı ile Kurban bayramını hediye etti" Sünen-iEbû Dâvud, Salat, 239. Bayram, Ramazan çıkıp bayramınbaşladığı Şevval hilalini görmekle, havanınbulutlu olması durumunda da Ramazan'ı otuz gün tutmakla yirmi dokuzunda hilal görünürse, ertesi günŞevval'in biridir ve bayram yapılır Sünen-i Ebû Dâvud,3/306. Ramazan bayramı, bir aylık oruçtan sonrayeme-içmenin ve her türlü helal nimetten yararlanmanın mübah olduğu;müslümanların eğlenip birbirlerini ziyaret ettikleri,hediyeleştikleri; çocukların, fakirlerin ve kimsesizlerinsadaka verilerek sevindirildiği; kısaca İslâmî kardeşliğintoplumun her kesiminde canlı olarak yaşandığı; bütünbunlarla birlikte Allah'a karşı da sorumluluklarınınbilinciyle topluca namaz kılıp birbirine nasihat ettikleri sevinçgünleridir. Ramazan bayramında yapılması vâcib olan fıtırsadakası vermek, bayram namazı kılmak gibi ibadetlerinyanında sünnet, müstehab olanları da ilk gününde oruç tutmak ise haramdır. Ramazan bayramı sabahı erken kalkıpbayramın canlılığını hissetmek, diğer günlerdenfarklı bir gün olduğunu görmek, cünüp olsun olmasınguslederek temiz mümkünse yeni elbiseler giymek, pis kokuluyiyeceklerden uzak durmak, ağzı misvaklayıp fırçalamak,güzel kokular sürünmek, saçı-sakalı, tırnakları vevücudun diğer yerlerindeki kılları sünnete uygun birşekilde temizleyip düzene koymak, İslâm'ın adabındanolan güzel şeylerdir ve müstehabtır. Ayrıca fertlerinbirbirine karşı diğer günlerden daha fazla güleryüzlüdavranması, neşeli görünmek, topluca bayram namazınagitmek; namazdan önce varsa hurma, hurma yoksa tatlı bir şeyyemek; bunun da bir, üç, beş gibi tekli olmasına dikkat etmek;namaza giderken Allah'ı zikretmek, karşılaşılan müslümankardeşlerle selamlaşıp bayram sevincini paylaşmak, bugünü daha bir anlamlı kılacak davranışlardır veHz. Peygamber'in sünnetleridir. Yakın akrabaların birbiriniziyaret edip sorması, ihtiyaç içinde olanlara yardımcıolunması gerekir. Ana-babayı unutmamak, hiç olmazsa bayramgünlerinde kendilerini ziyaret edip gönüllerini almak müslümanevlatların terketmemesi gereken dinî bir yükümlülüktür. Zengin olunsun fakir olunsun, bayram gününde güçyettiğince sadaka vermek, daha fazla müslümanla karşılaşıpsevinci paylaşmak için namaza gidilen yoldan gelmeyip başka biryoldan dönmek sünnettir. Sadakaların dışında,üzerlerine vâcib olan müslümanlar, bayram namazından önce"fitre" adı verilen fıtır sadakalarınıverirler. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre sadaka-i fıtırfarz, Hanefi mezhebine göre vâcibdir Tecrid-i Sarih, Tercümesi, 367.Bayram namazından sonra müslümanların birbirleriylebayramlaşıp musâfaha yapmaları, kucaklaşmalarıİslâm'ın hoş karşıladığı güzelgeleneklerdir. Sabah namazından sonra bayram namazına kadarhiç bir namaz kılınmaz. Bu konuda İbn Abbâs'tan gelen birrivâyet şöyledir "Nebiyyi Ekrem fıtırbayramı günü yalnız iki rekât kıldırıp ondanevvel de sonra da hiç bir namaz kılmadı..." Tecrid-iSarih Tercümesi III, 174. Bayram namazının cami-mescid gibi kapalıyerler yerine açık alanda, geniş ve düz bir meydanda kılınmasısünnettir. Medine'ye bin arşın uzaklıkta bir yervardı ki buraya "Musallâ" adı verilmişti. Bayramnamazları da burada kılınırdı. Ebû Saîdel-Hudrî diyor ki "Resulullah fıtır bayramı ilekurban bayramı günlerinde Musallâ'ya çıkardı. İlkbaşladığı şey namaz olurdu. Sonra namazdan çıkıp,cemaat saflarında otururken ayakta onlara dönüp vaaz eder veistediklerini tavsiyede bulunurdu. Abdullah b. Sâib şöyle anlatır"Resulullah ile bayram namazında bulundum. Namazıbitirince; Biz hutbe okuyacağız, dinlemek isteyen otursundinlesin, gitmek isteyen de gidebilir" buyurdu Ebu Davud II, 225. Bayram namazlarında ezan okunmaz. Bu konuylailgili pek çok hadis vardır. Ancak, halkın namazı kaçırmamasıiçin çağrı yapılabileceği yönünde mürsel hadislerde vardır. Örneğin, "Resulullah, bayramlarda essalâtücâmiah Topluca namaz kılmaya buyrunuz diye nidâ etmeyi müezzineemir buyurmuşlardır... Dolayısıyla bu rivâyeti kabuledip 'namaza gelin' gibi sözlerle namaza çağırmak mekruholmaz. Ancak "Hayyaalessalah? gibi ezan cümleleriyle nidâedilirse bu mekruh olur" Tecrid-i Sarih, III, 181 diyen âlimler devardır. Kadınların bayram namazına gidipgidemeyecekleri konusunda da farklı görüşler zamanında kadınların bayram namazınagittikleri bir çok sahih hadisle sabit olmuş bir gerçektir. Hattâşu hadis hayızlı kadınların dahi namaza durmamakşartıyla namaz yerine gidebileceklerini göstermektedir ÜmmüAtiyye'nin bildirdiğine göre "Taze, kocaya varmamışkızlara, hattâ hayızlı olanlara varıncaya kadar bütünkadınlar namazgaha çıkar, o günün bereketinden nasiplenmekümidiyle erkeklerle birlikte tekbir getirir, onlarla beraber duaederlerdi. Yalnız, hayızlı olanlar Musallanınharicinde kalıp cemaatin tekbir ve dualarında hazırbulunurlar namaza katılmazlardı" Tecrid-i Sarih, III,183. Diğer bir rivâyette İbn Abbas diyor ki "Resulullah,kadınların hutbeyi işitmediklerini düşünerekBilâl'i alıp onların yanına geldi, onlara vaaz edereksadaka vermelerini emretti. Kadınlar küpesini, yüzüğünüBilâl'in eteğine atıyorlardı" Sünen-i Ebu Dâvud,Salat, 239,241. Bütün bunlara rağmen, ahlak ve namusa verilendeğerin azaldığı, fitne ve fesadınyaygınlaştığı ortamlarda kadınlarıncemaate katılmayıp evlerinde durmaları İslâm'ınruhuna daha uygundur. Ramazan bayramının tespiti kamerî aylardanŞevval hilalinin görünmesiyle olduğu için, hilalin görünüpgörünmediği hakkında kesin bir sonuca varılamaz daRamazan orucunun otuzuncu günü, o günün bayram olduğuanlaşılırsa, orucu iftar edip bayram yapmak gerekir. Ancak,bayram namazı öğle vaktine kadar kılınabileceğiiçin, eğer o günün bayram olduğu öğleden önce anlaşılmışsa,bayram namazı hemen kılınır; yok eğer öğledensonra oruçlar açılmışsa, ilk gün bayram namazıkılınmaz. İkinci gün kılınıpkılınmayacağı konusunda İslâm âlimleri arasındagörüş farklılığı vardır. "Bir grupinsan binek üzerinde oldukları halde Resuluüllah'a gelerek, birgün önce hilali gördüklerine şâhitlik ediyorlardı. Resuûlullahonlara, iftar etmelerini, ertesi sabah da Musallâ'ya gitmeleriniemretti" Sünen-i Ebû Dâvud, II, 227 hadisini delil kabul edenHanefi ve Hanbelîler, bayram namazının ikinci günü kılınabileceğigörüşündedirler. Şâfiîler bayram namazını sünnetkabul ettikleri için, onlara göre ikinci günü kılınmaz. Bayramlarda eğlenmek ve hattâ oyunlar oynamaktabir sakınca yoktur. Ancak, İslâmî kuralları, haramı,helali, utanma duygusunu,ağırbaşlılığı, israfı ve kâfirlereözenip onlara benzememeyi akıldan çıkarmadan, müslümanşahsiyetine yakışır bir şekilde olmasınadikkat etmek gerekir. Fedakar KIZMAZ Komik Ramazan Fıkraları Mecliste birine sormuşlar – Kaç gün oruç tuttunuz efendim? – Bir gün. Aynı soru mecliste bulunan başka bir şahsa yöneltilince – Efendi hazretleri benden bir gün fazla tutmuşlar. Tuzağı Kurdum Bekliyorum Bektaşi’ye kaç gün oruç tuttuğu sorulunca şu cevabı verir – Daha hiç tutamadım. Tuzağı kurdum bekliyorum. Oruç Gitti, Ama Fakire De Can Geldi! Bektaşinin biri pek fena susamış. Vakit geçirmek için kırda gezinirken bakmış gürül gürül akan bir çeşme… Adeta kendinden geçmiş bir halde ağzını dayayıp lıkır lıkır içmeye baslamış. – Görenler, aman ne yaptın? Oruç gitti, diye seslenmişler. Bektaşi, ağzınıniki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş – Oruç gitti, ama fakire de can geldi! Oruç İki kişi arasında geçen bir konuşma – Efendim,Ramazan’da en çok sevdiğiniz, yediğiniz nedir? – Oruç Nasrettin Hoca Nasrettin Hoca bir ramazan günü, eline sepetini alır, su kenarına doğru gider. Yolda bir ahbabına rast gelir – Uğurlar olsun hocam, nereye böyle? – Sepete biraz nevale koydum. Dere kenarında iftar edeceğim. Buyur beraber olsun, der. Her ikisi de yola koyulur. Ezan sesi duyulur duyulmaz Hoca sepeti açar. İki ahbap birer ikişer zeytinle oruçlarını bozar, Hoca sepetten iki yumurta ile biraz ekmek çıkararak yoldaşına verir. Kendisi de bir tavuk sövüşünü yemeye başlar. Bunu hazmedemeyen misafir dayanamayarak hocaya çıkışır – İkram böyle mi olur? A Hocam. Hoca sezdiği tarize gülerek sorar – Peki ne yapılır? – Ben olsaydım tavuğu ikram eder, yumurtaları kendim yerdim. – Öyle ise memnun oldum. İşte ben de gönlünde ki gibi yapmadım mı? Hiç oruç kaçırdığın var mı? Bir gece iki ahbap sohbet ederken davulcular davullarıyla birlikte çıkmış ertesi günün ramazan olduğunu ilana başlamışlar. Biri sormuş – Ey! Söyle bakalım birader… Hiç oruç kaçırdığın var mı? – Kaçırdığım yok. Çünkü ben her sene bir gün başından, bir gün sonundan tutarım. Ortasını kendiliğimden başkasına bırakırım. – Be mübarek adam!. Bari bir gün de ortasından tut üç olsun. Belki bir sıfıra şefaat edene rastlarsın, oruçların otuza çıkar. Bir Ramazan Günü Bir Ramazan günü oruç yiyen bir adamın yanına iki kişi yaklaşmış. Biri – Ramazan geldi. Onbeş günde geçti. Sen hâlâ oruç tutmuyorsun! Diyerek onu azarlamış. O da ne kadar kaldığını sorunca diğeri cevap vermiş – On beş gün daha var. Oruç yiyende başını sallayarak şu sözlerle mukabele etmiş – Bir kula göre Ramazan gelmiş, onbeş gün geçmiş, diğer bir kula göre daha onbeş gün varmış… Beni neden azarlıyorsunuz ki? Sevilmez Mi? İki kişi arasında bir konuşma – Aylardan en çok sevdiğiniz? – Ramazan Ayı – Neden? – Gündüzleri oruçlu olurum, yemek parasından kurtulurum. Geceleri de eşe dosta, ekâbire iftara gider yine yemek parası sarf etmem. Ramazan ayını sevmeyeyim de ne yapayım,sevilmez mi? Bektaşi’ye sormuşlar – Ramazanı mı seversin, Bayramı mı? – Ramazanı. – Ne için? – Yenir de onun için. Bektaşi’nin Birine – Ramazan’ı nasıl çıkardın? diye sormuşlar. Gülümseyerek – Otuz kişi olduk bir günde çıkardık,diye cevap verir. Yaraşır Hasbaya! Sofunun biri Ramazan’da Camide, kadınlara düzgün hakkında vaaz ediyormuş; düzgün sürmek şöyle mekruhtur, böyle fenadır, mezmumdur, felandır, filandır, deyip duruyormuş. Cemaatten biri kalkmış ve – Be hoca! Bunları sen ne yüzle söylüyorsun? Senin karın bir gün bile sürmesiz, düzgünsüz gezmez! Hoca gülümseyerek – Evet hakkınız var. Var amma, yaraşır hasbaya! Derviş Minarelerden kandiller sarkmağa başlamıştı. Mahyacılar, onbir ay mahpus kalan marifetlerini nakış yapar gibi havaya yazı yazmaya, resim çizmeğe çalışıyorlardı. Kandiller dizi dizi sarkıyor, sağa yükseliyor, sola kayıyor, titreşiyor, uçuşuyor ve sanki gökten damlarken minare boğumlarına takılı kalmış yıldız pırlantaları gibi insana esrarlı bir heyecan veriyordu. Hacı Bektaş kullarından Derviş Mehmet, kahvenin önünde oturmuş seyrediyordu. Bir aralık Camiden çıkan bir yobaz yanına sokuldu, tezyif dolu bir gözle süzerek sordu – Mahya kuruluşunu seyrediyorsun? Oruç tutmazsın, alnın secde-i rahmana kapanmaz. Ramazanı yalnız mahya seyretmek için gelsin diye beklersin? Derviş Mehmet tebessümle cevap vermiş – Ramazanı ramazan diye severim. Ali’yi, Ali diye sevdiğim gibi. – Fakat biz sizin gibi değiliz. İsterim ki her gün Ramazan olsun, her gün oruç tutalım. – Öyle amma, ramazan gider gitmez de arkasından bayram edersiniz. Bir adam sevdiği gidince üzülür, matem tutar. Benim hiç bayram yaptığımı gördünüz mü? Biz ikisini de hoş görenlerdeniz. Sen De Arkandakine! Cahilin biri Ramazan’da oruç tutuyor, fakat namaz kılmıyormuş. Arkadaşlarından biri – Boşuna oruç tutmak, sevap temin etmez demiş. Namaz da kılmak lazım. – Öyle amma ben namaz kılmasını bilmem! – Bunda bilmeyecek bir eşya yok. İmam ne yaparsa sen de onu yaparsın, olur biter. Adamcağız camiye gitmiş. İmamın ne yaptığını görebilmek için tam arkasında yer almış. Tesadüfen arkasında da kukuletalı bir adam namaza durmuş. Rükûa varmışlar,kukuletanın sivrisi cahilin arkasına dokunmuş. Cahil bunu namazın icabı sanarak kendisi de öndeki imamın arkasına dokunmuş. Abdesti bozulan imam, hiddetlenerek arkasına dönerek adama bir tokat atmış. Bunu da namazın icabı sanan adam, hemen arkasına dönmüş kukuletalıya bir şamar sallayarak Haydi, sen de arkandakine ,demis. Kerimi Kerimi adında bir şair, Ramazanlarda Fatih Camisi’nin avlusunda sergi açarmış. Nüktedan, zarif ve hoş sohbet bir adam olduğu için devrin ricali sergiye gelir, şiirden, tarihten konuşurlar, nükteler, fıkralar söylerlermiş. Kerimi’nin edebiyatla da ilgisi varmış. Şiir yazdığı gibi gayet ustaca ölüm tarihleri düşürürmüş. Bir Ramazan günü, onun şöhretini duyanlardan biri gelerek bir ölüm tarihi ısmarlamış. Adamcağız on gün sırtı sıra gelmiş, bir türlü tarihi alamamış. Nihayet sabrı tükenmiş. – Be adam, demiş. Söyleyeceğin topu topu bir tarih, ölüyü cennete sokup işin içinden çıkacaksın. Bunu bu kadar uzatmanın manası ne? Bari yapamayacağım de de başkasına yalvarayım. Mezartaşı yaptıracağım. Kerimi gayet masumane cevap vermiş – Canım,ne yapayım, uğraşıyorum. Bir türlü herifi cennete sokamıyorum. Zorla değil ya, girmiyor!.. Değirmen Taşı Keçecizade Fuat Paşa, bir Ramazan daveti yapmıştı. Vükelâdan başka devrin ricali de iftar sofrasında yer almıştı. Devrin şairlerinden Ayıntaplı Hasırcızade Sadi Efendi de davetliler arasında idi. Bir arlık Hasırcızade Fuat Paşa’nın parmağındaki yüzüğü göstererek sordu – Paşam affedersiniz amma merak ettim, yüzüğün taşı ne cins? – Elmas! – Size yılda kaç para kazandırır? – Hiç! Bir para bile kazandırmaz. – Benim ecdat yadigarı bir çift taşım var. Yılda tam elli altın kazandırır. – Nasıl bir taş bu? – Değirmen taşı! Bektaşi Babası Ramazan günü, Bektaşi babalarından Derviş Remzi’ye sormuşlar – Ramazan’da insan açlığa dayanamaz, bayılacak bir hale gelirse ne yapılmalı ? Baba Erenler şu cevabı vermiş – Sahurda dayanabilirsem tutarım, dayanamazsam yutarım’ diye niyet etmeli! Şair Haşmet Fitnat Hanım, Şair Haşmet’e – İki gün sonra Ramazan geliyor, oruçluyuz,demis. Haşmet cevap vermiş – Ben geçen sene onu yedim di. Bu yıl gelmez!

ramazan bayramı ile ilgili dini hikayeler